NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
حَدَّثَنَا
سُلَيْمَانُ
بْنُ حَرْبٍ
حَدَّثَنَا
حَمَّادٌ
عَنْ
أَيُّوبَ
عَنْ أَبِي قِلَابَةَ
عَنْ أَبِي
أَسْمَاءَ
عَنْ ثَوْبَانَ
قَالَ قَالَ
رَسُولُ
اللَّهِ
صَلَّى اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
أَيُّمَا امْرَأَةٍ
سَأَلَتْ
زَوْجَهَا
طَلَاقًا فِي
غَيْرِ مَا بَأْسٍ
فَحَرَامٌ
عَلَيْهَا
رَائِحَةُ
الْجَنَّةِ
Sevbân'dan; demiştir ki:
"Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem;
"Zorunluluk olmadan
boşanmaya kalkan bir kadın'a cennet kokusu haramdır" buyurdu"
İzah:
İbn Mâce, talak;
Tirmizî, talak; Dârimî, talak; Beyhakî, es-Sünenü'l-kübrâ, VII, 316; Hakim, el-Müstedrek,
II, 200. de bu hadisi tahric ettiler.
.... kelimesi, sözlükte
soymak, çekip çıkarmak manalanna gelir.
Istılahta ise,, "kadının bir bedel karşılığında evlilik bağından
kurtulması" demektir. Hul'u kelimesi maddi bağları izâle hususuna
kullanıldığı gibi manevî bağların izâlesinde de kullanılır. Meselâ bir elbiseyi
soyup çıkarmak için hul'u kelimesi kullanıldığı gibi nikah bağım çözmek için de
hul'u kelimesi kullanılır. Eşler aralarındaki yakın ilgiden dolayı
birbirlerinin elbisesi mesabesinde bulunduklarından bu manevî elbiseyi
üzerlerinden soyup çıkaran dinî muameleye "hulu" adı verilmiştir.
Hul'u eşler
birbirleriyle anlaşamadıkları ve her birisi diğeri için çekilmez bir yük
haline geldiği zaman onları içinde bulundukları cehennemi hayattan kadını
kurtarmak için meşru kılınmıştır. Çünkü erkek böyle bir durumda karısını
boşayarak ondan kurtulabilirse de kadının böyle bir şansı her zaman için mevcut
değildir. İşte kadına da böyle bir şans vermek için hul'u meşru kılınmıştır. Bu
sayede kadın anlaşamadığı kocasından kurtulur. Erkek de ondan alacağı meblağ
ile maddî zararını telâfi edip tekrar evlenme imkanını elde eder.
Şurasını da unutmamak
gerekir ki hul'u'da eğer geçimsizlik erkekten geliyorsa, kadından bir meblağ
alması, kazaen caiz ise de diyâneten helâl değildir. Eğer geçimsizlik kadından
geliyor ise kocanın mehir olarak verdiği meblağdan fazlasını alması kazaen
caiz ise de diyâneten mekruhtur.[Ö. N. Bilmen, Istılâhat-ı Fıkhiyye, II, 270.]
Hul'u, kitap, sünnet
icma-i ümmet ile sabittir. Kitaptan delili "...kadınlara vermiş
olduğunuz, birşeyi geri almak helâl değildir, meğer ki kan ve koca Allah'ın
çizdiği sınırlara (karşılıklı haklara) riâyet edememekten korkarlar. Şayet
onlann ilahî sınırlara riâyet edemeyeceklerinden korkar-sanız -zevcenin-
kurtulmak için bir şey vermesinden ikisi için de günah yoktur."[Bakara
229.] âyet-i kerimesidir. Sünnetten delili ise, şu hadis-i şeriftir; Sabit b.
Kays'ın karısı Rasûlullah (s.a.v.)'e gelerek şöyle dedi:
Ey Allah'ın Rasûlü,
Sabit b. Kays'ın ne dinine ne de huyuna bir-diyeceğim var, fakat müslümanlıkta
küfrân-i nimetten (veya küfür derecesinde bir hata işlemekten) çekmiyorum.
Rasûlullah (s.a.v.) sordu:
"Bahçesini geri
verecek misin?"
Evet diye cevap verdi.
Bunun üzerine Hz. Nebi (s.a.v.) Sabit'e}
"Bahçeyi kabul et
ve onu boşa", buyurdu. Buharî, talak; Nesâî, talak
Metinde geçen
"cennet kokusu haramdır" cümlesi, hul'u talebinde bulunan bir kadının
cennet kokusunu duymaktan mahrum kalacağı manasına gelebileceği gibi cennet
kokusunu ilk duyan salih mü'minlerden olamayacağı manasına da gelebilir.
Eşler arasında
geçimsizlik zuhur ettiği zaman aralarını bulmak üzere iki tarafın akrabasının
araya girip onları anlaştırmak üzere çaba göstermeleri sünnettir, fakat bu
çabalar da semeresiz kalırsa, o zaman talak veya hul'u yoluna başvurularak
evlilik hayatına son vermeleri caizdir. Nitekim "Eğer (karı kocanın)
aralarının açılmasından endişe duyarsanız erkeğin ailesinden bir hakem ve
kadının ailesinden bir hakem gönderin, bunlar arayı düzeltmek isterlerse, Allah
onlann arasını bulur. Çünkü Allah herşe-yi bilendir, haber alandır"[Nisâ
35] buyrulmuştur. Eğer hakemler bu teşebbüslerinde kadın ya da erkekden birinin
zulm yaptığını tesbit ederlerse, onun bu zulmüne engel olurlar ve eğer onu
zulmünden vazgeçirmenin imkânsız olduğunu görürlerse, buna engel olması için
hâkime müracaat ederler. Hâkim vekâletlerini almadıkça onlann nikâhına son
veremez. Hasan el-Basrî ile Hanefi uleması, imam Ahmed ve Şafiî bu
görüştedirler.